Tiyatro Hemhâl ekibinin aşağı yukarı 7 sezonu doldurmuş, 400 gösteriyi aşmış olan oyunu
"Sevgili Arsız Ölüm"ü izleyenler veya "Dirmit kız hayranları" diye bir dernek kursak, azımsanmayacak bir çoğunlukla birçok duyguda hemfikir oluruz sanıyorum.
Henüz pandemi yokken, Gümüşlük Akademisi'nin anfitiyatrosunda izlemiş; o zaman da çok sevmiştim. Pandemiden sonra ise, Nezaket Erden performansıyla karış karış hem yurdu gezmeye devam ediyor ve daha geniş kitlelere kendi izletmekle kalmıyor, hem de kendisine hayran da bırakıyor.
Latife Tekin'in en önemli romanlarından biri sayılan "Sevgili Arsız Ölüm..." yüksek maliyetli prodüksiyonların piyasayı tekelleştirme arzusuna hem bir alternatif yaratan "tek kişilik dev bir prodüksiyon" hem de hani mesela ananemizin evine yıllar sonra gitmek; ama aynı kokuları duymak gibi. O kadar bizden, o kadar içten...
Sahne sanatlarında sadece bir dille anlatmanın bir yolunu başarıyla bulmuş Hemhâl ekibinin her işini takip etmek arzumuzu başlatıp körükleyen bu oyuna defalarca gidenleri de görebilirsiniz; gittikten sonra hayranlığını anlatan onlarca cümleye pek âlâ ufak bir google araması yaparak ulaşabilirsiniz.
Tüm bu anlatımlar dışında, Hemhâl ekibini insan olarak da tanıdığınızda; aşina olma hissinizi fazlasıyla artırıyorlar ve insanın "hep böyle kalmasını dilediği güzel insanlar" kategorisinden hayatınıza dahil oluveriyorlar.
Köyden kente giden bir ailenin öyküsünü, kendi sesini duyurmaya çalışan; belki de en çok kendini bulmaya, var etmeye çalışan Dirmit'in ağzından dinliyoruz. Ama tek başına Nezaket Erden, bahsettiği diğer tüm karakterleri, seyircinin izleğini hiç bozmadan canlandırıyor. "Kır gönlünün zincirlerini" diyor bir yanınız oyundan çıkınca; diğer yanınız ise "Hiç durma Dirmit Kız!" diyor sen hiç durma. Çünkü bizim ülkemizde kendi sesine sahip çıkmaya çalışan, anlaşılmayan, defteri yırtılan Dirmit'iz hepimiz biraz. Ve paylaştıkça paylaştıkça bu hayat daha yaşanılır olabilir ancak.
Dirmit'i izleyin; sonra bir daha tüm sevdiklerinizle tekrar izleyin.
ความคิดเห็น